Karalama 3, ikinci bölüm başlangıç sahnesi.

9 Nis 2009

kılıç, o daha fırlamadan sert bir hamleyle kızı yere serdi. stights kılıcını çekip karanlığa savurdu, ama tek kesebildiği yağmurdu. kız yoktu, katil de. diz çöktü ve kafasını yağmura kaldırdı. karanlığa olanca gücüyle haykırırken, bir yıldırım ona eşlik etti. her damla göz yaşı, bir yağmur damlasına karışıp döküldü, yere kapandı ve ağladı.

-------------------
fırtınadan yeni çıkan yaşlı gözlerini sildi. kafasını kaldırdığında içeride bulunan sayısız boş siluetin kendi kahkahalarında kaybolduğunu görebiliyordu. tüm havayı kaplayan dumanı yararak ilerledi, köşedeki, orada bulunduğunda zamanının çoğunu geçirdiği kuytu masaya yürüdü. her zaman oturduğu yere oturdu.
hancı o canhıraş acelesinin arasında sessizce bir kupa bira bıraktı önüne ve kayboldu. koluyla yüzünü kurularken bir yandan acısını unutmaya çalışıyor bir yandan da dışarıdaki karmaşayı izliyordu. insanları düşündü, o delicesine yağan yağmurun içerisinde neleri gizlediğini, canlarına susayan o karanlık gölgenin, sessizce büyüdüğünü bilseler yine bu kadar neşeli olabilirler miydi. üstlerine atlayıp hepsini güzelce bir sarsmak istiyordu muhakkak ama yine de içten içe biliyordu, olması gereken buydu. tüm korumaya çalıştığı bu insani kargaşaydı. tek istediği, şu köşedeki ayyaşın her gece aynı bildik bahse yeniden girmesiydi. yanındaki acemiyi kandıracak ve önündeki on kupa birayı bedava getirecekti. bu işten yine en karlı barmen çıkacaktı, orası kesin. hatta bir keresinde barmenin, eğer iddiayı kaybederse içkinin parasını ödemesi gerekmediğini söylediğini bile işitmişti. hafifçe gülümsedi. biraz sonra acısı aklına geldi.
kalan birasını bir dikişte bitirip ayağa kalktı. bacağındaki yarayı hemen temizlemesi gerektiğini biliyordu ve bu gece handaki odasında kalamayacaktı. gece bir rüya daha görürse, ya hancı yada o ana kadar fark etmediği başka bir meraklı kişi... her neyse, bir tane daha meraklı yabancıyı kaldıramazdı bunu biliyordu. durumuna sessizce küfretti. "algrim" dedi içinden bir ses. o yaşlı bunağı tekrar görmenin zamanı geldi. umarım bu sefer akıl oyunlarını bırakıp, gerçeği söyler. yoksa gerçekten kızmaya başlayacağım.
kapüşonuyla kafasını örttü, pelerinini toparladı, derin bir nefes alıp dışarıdaki ıslak karanlığa daldı.
her şey yine en baştaki gibiydi ama bu sefer karanlıkta, sebepsizce bir siluetin peşinden giden, bir yabancı değildi. bu sefer damarlarında, acısı ve hırsıyla kabaran ateşi taşıyan bir, bir.. bir şövalyeydi. her parçası bir intikama adanmış, karanlık bir şövalye.

0 yorum:

Yorum Gönder