düşünüyorum da seni , aklımdaki hiçbir deliğe sığmıyorsun.
sana her gün yeni bir elbise giydiriyorum, hergün yeni bir sen oluyorsun.
bazı günler isimsiz mektuplar yazıyorum sana, katlayıp defterlerin arasına koyuyorum.
bir iki arkadaşa ayarlıyorum yanına, yalnız kalma diye ,
bilirsin kendimden başka hiç kimsede beğenmem yalnızlığı.
onlarla oturuyoruz, seni konuşuyoruz.
geçen gün yine aynı çay bahçesinde, zamanı seyrediyorduk.
laf senden açıldı, ahmet "gelmez abi artık dedi."
dursun "hastaymış" dedi "telefonda babasıyla konuştum.bir hafta evvel"
sonra garip bir sessizlik oldu, dursun hislendi, "ne günlerimiz geçti be neler yaşadık biz onunla" dedi.
ahmet "gelmez abi artık" dedi, "fransa ya yerleşecekmiş bu son olaylara çok içerlemiş."
dursun "iyi adamdır" dedi, ekledi "kaldırmıyor artık kalbi böyle şeyleri".
sonra bir sessizlik daha oldu derin bir sessizlik, eskiler bir melek geçti derler, tam öyle bir durum.
ben eyvallah deyip kalktım. kamil gözüme baktı, "istersen bir ara biz gidelim" dedi.
"hem hastaymış bak, halini hatrını sorarız."
birşey söylemedim, o da anlamış olacak ki derin bir of çekti, boğaza doğru bakıp birşeyler mırıldandı.
ben yavaş adımlarla kapıya doğru gittim. kimse seslenmedi arkamdan.
hani bilirsin asma çardaktan o tahta çitlere kadar giden taş yoldan yürüdüm.
o kısacık yol öyle uzak geldi ki bana.
rüzgar bizden birşeyleri denize doğru götürdü uzun zaman.
sonra dışarı çıktım, içinde deniz olan bir şarkı mırıldandım, şimdi sensiz aynı tadı yoktu şarkının.
kahvenin, asma çardağın, boğazın bile eski tadı yoktu sensiz.
şimdi anlıyorum yaşanılanı güzel yapan içindekilermiş, yaşayanlarmış.
doğa ananın mükemmeliğine siyah bir nokta gibi koymuşlar insanoğlunu, bu yüzdenmiş.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder